Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

26 Eylül 2011 Pazartesi




Mustafa Kemal Atatürk ve Rizeliler

Atatürk’ün Rize ve Rizelilerle tanışıklığı çok eskilere dayanır. Kurtuluş savaşı yıllarında Kuvayi Milliyecilere takalarıyla silah taşıyan denizci Laz uşakları Atütürk’ün takdirini kazanmıştır.

Milli mücadelede büyük yararlılıklar gösteren kahramanlardan adını bir çırpıda sayabileceğimiz İpsiz Recep, Ketencioğlu Yakup, Dursun Kaptan, Metozade Hüseyin, Mataracı Mehmet Efendi, Tuzcuoğlu Halit Ağa ve Şahinoğlu Osman Kahya’nın yanı sıra pek çok da isimsiz kahraman yer almaktadır.

Bir tüfeğum bi da ben...

İstanbul’da savaş yılları. Birinci dünya savaşında galip gelen İngiliz, Fransız, İtalyan ve Yunanlılar İstanbul’u işgal etmiştir. Türk’ün ateşle imtihan edildiği bu zor dönemde ekmek karneyle dağıtılmaktadır. Ancak İstanbul’da biri vardır ki, milli mücadelecilere karnesiz ekmek sağlamaktadır. Bu kişi cesaretiyle Atatürk’ün dikkatini çekmeyi başaran Rizeli Mataracı Mehmet Efendi’dir. Atatürk, bir gün bu yürekli laz uşağını yanına çağırır. Bir süre muhabbet ettikten sonra can alıcı soruyu sorar: “Yarın cepheye gitsek, kaç kişiyle gelirsin?” Mataracı Mehmet Efendi, Rizeliye has keskin zekasını ve şivesini konuşturarak “Bi tufeğum, bi da ben senun emrundeyiz paşam” der

Tilkinin pazarda işi yoktur

Kurtuluş savaşı yıllarında çetesiyle birlikte destanlaşan bir diğer isim de İpsiz Recep Reis’dir. Kuvay-i Milliye’ye asker ve silah taşımasıyla kahramanlaşan Recep Reis, Atatürk tarafından vatana olan hizmetlerinden dolayı ödüllendirilmek istenmiş, ancak vatan aşkı ağır bastığından parayı kabul etmemiştir. Grubuyla birlikte mücadelesini Sakarya dolaylarında sürdüren Rizeli Recep Reis, siyasete girmesini isteyenlere “Biz işimizi tamamladık efendiler. Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur” şeklinde cevap verir. 

ATATÜRK'ün,TBMM kürsüsünde Rize’den çekilen telgrafı okuması
    
TBMM’sine üç millet­vekili tarafından hazırlanan ve Rize Milletvekili Osman Özgen tarafın­dan da desteklenen, Atatürk'ün ekarte edilmesine yönelik bir önergeye verilmiştir. Rize halkı büyük tepki göstermiş, çektiği bir protesto telgrafı ile olayı lanetlemiştir. Bu önergeye göre milletvekili olabilmek için, bir ilde beş yıldan fazla de­vamlı oturmak ve doğum yeri o günkü Türkiye sınırları içinde olmak gerekiyordu. Bu önerge doğrudan doğruya Atatürk'ün milletvekilliğinden düşürülmesini hedef­lemekteydi.

Atatürk,2 Aralık 1922 tarihinde mecliste görüşülen tasarıya karşı kendi ve halkın tepkisini özetle şöyle dile getiriyordu: Doğum yerim bugünkü sınırlarımız dışında ise bunda benim hiçbir suçum yoktur. Beş yıl sürekli bir yerde kalsaydım Muş ve Bitlis'i düşmandan geri ala­bilir miydim? Ben burada yalnız bir seçim bölgesinin, Rize'den bana çektiği bir tel yazısını, olduğu gibi sunmakla yetineceğim:

"Size ve sizinle birlikte çalışan değerli arkadaşlarınıza karşı sancağımız adına söz söyleyen ve aykırı görüş besleyen ve bizce hiçbir değeri ve önemi ol­mayan milletvekillerini lanetleriz. O'nun Sancağımızı  temsil etmek hakkı da kal­mamıştır. Şu zamanda, yurt hainlerinin bile katılamayacağı muhalifliği ve karıştı­rıcılığı bize öğütleyen milletvekili Beyin,  görüşünü benimseyecek bir tek kişinin bile sancağımızda bulunmadığını kıvranarak saygılarımızla bilgilerinize sunarız."




ATATÜRK1923’de Rizeli oldu



Kurtuluş savaşı boyunca Anadolu’nun muhtelif bölgelerinde savaşan ve milli mücadelenin başarıya ulaşmasında katkıları olan Rizeliler; Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu ulu önder M. Kemal Atatük’e hemşehrilik teklifinde bulunur.
ATATÜRK' ÜN RİZE ' Yİ ZİYARETİ

Mustafa Kemal Atatürk 29 Ağustos 1924 tarihinde başlayıp, 18 Ekim1924 tarihine kadar süren ve “Sonbahar Gezileri” diye bilinen gezilerini özel­likle Doğu Karadeniz kıyısındaki kentlere yönelik olarak düzenlemiştir. 

Mustafa Kemal Atatürk, Sonbahar Gezileri çerçevesinde 17 Eylül 1924 tarihinde beraberinde eşi Latife Hanım, Yozgat Milletvekili Sa­lih Bozok, İstanbul Milletvekili Hamdullah Suphi Tanrıöver,Gazian­tep Milletvekili Ali Kılıç. Rize milletvekili Rauf Benli ve bazı arka­daşlarıyla birlikte Rize’yi ziyaret etmişlerdir. 

30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük zaferin Dumlupınar'daki 1. yıldönümü kut­lama törenlerine katılan Atatürk, ertesi gün Bursa'ya hareketle 12 Eylül 1924 tarihinde Mudanya'dan Hamidiye Zırhlısı ile İstanbul Boğazı üze­rinden Karadeniz'e açılmıştır.

15 Eylül'de Trabzon'a gelen Atatürk ve beraberindekiler 17 Eylül'de buradan ayrılarak aynı gün saat 18.00'de Rize'ye varmışlardır.

Mudanya'dan yola çıktıkları günden beri geleceklerinden haberdar edilen Hükümet ve Halk, geceli gündüzlü çalışarak şehri baştan aşağı taklar bayraklar ile süslediler.   

Atatürk'ün gemiden ayrılmalarını müteakip Hamidiye Zırhlısı ile torpidodan yirmi birer pare top atılmak suretiyle Atatürk’ü selamladılar ve sancaklarını çektiler.

Ayaklarım, memleketin sularında ıslansın

Atatürk ve beraberindekileri Hamidiye zırhlısından alıp karaya ulaştırmaya çalışan motor denizin şiddetinden muvaffak olamayınca Müftü Mahallesinden 20 yaşındaki Hakkı Şentürk, dayanamaz ve öne atılır. Denize koşup Atatürk’ü sırtına alarak karaya çıkarmak ister. Atatürk, bu isteği “Bırakın ayaklarım memleketimin sularında ıslansın” diyerek geri çevirirdi.

İskeleye ayak basınca dinamitten yapıl­mış bombalar atılmaya başlandı.

Gazi;İhtiram safları teşkil ederek bekleyen asker, memur ve halka hitaben “Merhaba asker, merhaba arkadaşlar” diyerek Rize İdman Yurdu bandosunun çaldığı karşılama havası arasın­da iskeleyi yürüyerek hükümet binasının üst katında olan "Jandarma Dairesi" ve "Umum-i Tasarrufiyye Dairesi’ne yani Tapu Müdürlüğü"ne girdi.

Tapu Müdürü Trabzonlu Abdülkerim Bey'e "Rus işgalinde defterleriniz nerede idi" diye sordu. Müdür Abdülkerim Bey: "Mahzende idiler; kuyudatın suretleri Kuyud-i Umumiye müdüriyetinde mevcuttur." Dedi. Atatürk 325 tarihli bir dağıtım defterini açtı, tetkik etti.Tapu Başkati­bi Arayıcıoğlu İbrahim Efendi ile konuştu,memnun oldu.Tapu dairesinden dışarı çıktı.



Caddenin adını "Atatürk" değil, "Cumhuriyet" olmasını istedi

Atatürk, Rize'ye gelişi dolayısıyla trafiğe açılan caddenin adına “Atatürk” adının verilmesine karşı çıkarak, caddenin adının “Cumhu­riyet”  olmasını istemiş, böylece her yaptığını halkına ve kurduğu Cum­huriyete adadığını bu davranışı ile bir kez daha kanıtlamıştır.



Cumhuriyette angarya diye bir şey yoktur


O günkü Rize'nin yollarını beğenen Atatürk, Vali Mehmet Hurşıt Bey’e bu yolları nasıl yaptırdığını sorar. Vali de gururlanarak “imece ile yap­tırdım”  diye karşılık verince, Atatürk valiye döner ve: “Siz corvee nedir bilir misiniz? Bilmiyorsanız söyleyeyim. An­garya demektir. Şunu da bilmeniz gerekir ki kanunsuz hiçbir vatandaşı işgal edemez, onu çalışmaya zorlayamazsınız. Cumhuriyette angarya diye bir şey yoktur der
Gazi Mustafa Kemal Atatürk; hükümet binasından çıktıktıktan sonra sağa sola selam vermek suretiyle Belediye binasına gitti. Belediyede biraz oturduktan sonra akşamın yaklaşması hasebiyle iskeleden kayıkla ve aynı heyecanı veren merasim ile Müftü mahalle­sindeki Rize Kuvva-i Milliye Reisi Mataracızâde Mehmet Efendinin evine gittiler. O gece sabah­lara kadar sokaklar ve hele hükümet binasının önü mumlarla ve yakı­lan gazlı paçavralarla aydınlatıldı. Limandaki harp gemileri de elektrik donanımlarını yaktılar. Bunlardan Hamidiye Zırhlısı ay çıkıncaya kadar projektörünü Mehmet Efendinin evine tevcih ve teksif etti. Mataracı Mehmet Efendi, bu müstesna misafire Rusya’dan satın aldığı kalpağını hediye eder. Atatürk, İstanbul’a dönünce kalpakla çektirdiği fotoğrafı imzalayarak o günün anısına Mehmet Efendi’ye gönderir. Bu fotoğraf halen Rize’de Atatürk Müzesi’ne dönüştürülen Mataracı Mehmet Efendi’nin evinde sergilenmektedir.

Bu zavallı milletlin yakasını bırakın, yetişsin, yükselsin

Atatürk'ün Rize gezisi sırasındaki ilginç olaylardan biri de «Med­rese» olayıdır. Olay şöyle olmuştur: Atatürk'ün vilayet konağına uğrayıp üst kattaki valiliği ziyaret ettikten sonra Adliye dairesinin bulunduğu kata indiği bir sırada, Rize Müftüsü Mehmet Hulusi Efendi (Alemdar) ve Pazar müftüleri medreselerin yeniden açılmasını isteyen bir di­lekçeyi O'na vermişlerdir. Atatürk dilekçeyi dikkatle okuduktan sonra ses tonunu yavaş yavaş yükselterek; “Demek okul istemiyor da medrese istiyorsunuz. Oysa bu Millet okul istiyor. Şu zavallı milletin yakasını artık bırakın da vatan evladı yetişsin, yükselsin. Medreseler asla açılmayacaktır, hocam. Bunu böyle bilesiniz. Eğer kendi şahsımızdan, kendi hayatınızdan, kendi maişetiniz­den endişe ediyorsanız buna imkân yoktur. Siz ibadetle meşgul olunuz. Böyle şeyler düşünmekte mana yoktur. Bu bir kanundur. Bu, kanunu yapanlar sizden daha alimdirler” şeklinde tepkisini göstermiştir.

Medrese olayı Atatürk'ü bir hayli tedirgin etmişti. Bir takım gizli faaliyetlerin olduğunu düşünen Atatürk, Rize'den ayrılıp Gire­sun'a doğru yol aldığı sırada, devrin Başbakanı İsmet Paşa'ya şifreli bir tel çeker.


Kaynakça:

Atatürk’ün Rize’ye gelişi Dursun Kazmaz Rize Haber Dergisi Yıl:1 Sayı :7  S.4-5 İstanbul Eylül 1983

Atatürk’ün Rize’ye gelişi ve bir anı Sadık Beyaz Rize Haber Dergisi Yıl:5 Sayı :55 S.19-23 İstanbul Eylül 1987

Nutuk Mustafa Kemal Atatürk 11. Cilt, Sayfa: 528-531 T.D.K. Yayını Ankara 1927

Cumhurbaşkanı Gazi M. Kemal Paşa'nın Sonbahar Gezileri Nuri Onat Çağdaş Yayınları 1984

Atatürk'ün Yurt Gezileri Mehmet Önder İş Bankası Yayınları Ank.1975

Rize Tarihi Orhan Naci AK Rize Halk Eğitim Merkez Müdürlüğü Yayını 2000

*Fotoğraf ve belgeler Fatih Sultan Kar’ın Evvel Zaman İçinde Rize isimli kitabından alınmıştır.

hayde  Rize’ye

Ana  Sayfasına 
 dönmek için aşağıdaki linki tıklayın











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder